Doç. Dr. Özge Öner, Halk TV’de İsmail Küçükkaya ile Yeni bir Sabah programına konuk oldu. Programda Türkiye’nin ekonomik ve siyasi durumu değerlendirildi. ‘2027’ye kadar dişimizi sıkarsak ekonomi toparlanacak’ beklentisinin yanıltıcı olduğunu belirten Öner, Türkiye’deki kurumsal çöküşün, tek adam rejiminin ötesinde devlet yapısını zayıflattığını ifade etti.
Ticaret Bakanlığı’nın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) ait Kent Lokantası’nda yemek yiyen ve o anları YouTube hesabından paylaşan sosyolog ve yemek eleştirmeni Vedat Milor’a soruşturma açması konusunu değerlendiren Öner, “Kent Lokantaların belediyeler tarafından fırsat maliyeti açısından bakıldığı zaman az kaynaklı insanların gündelik yaşam pratiklerine en büyük etkiyi yaratabilmek gayesinde çünkü merkezi idarenin onların üzerinde oluşturduğu baskı karşı kendi kaynaklarını yaratabilmeleri açısından büyük problemler yaşıyorlar. Sosyal yardım alanları ivedilikle harekete geçilebilecek alanlardır” dedi.
“Toplumda geleceğe dönük pozitif bir beklentide erozyon olduğunu düşünüyorum”
Türkiye’nin genetik yapısında toplumsal huzursuzluğun olduğunu belirten Öner, “Biz kendimizi bir türbülanstan geçiyormuş gibi hissediyoruz fakat insanların geleceğe dönük karamsarlığı söz konusu olduğunda şu an aslında kolektif ruh halimizin karamsarlık olduğunu söylemek mümkün. Şu anda aktif medyayı takip eden ortalama bir insanın ruh hali kolektif bir paranoyadır. Bizim hem içeride hem dışarıda düşmanlarımız var. Biz bir panik halindeyiz. Sürekli muhafaza edilmesi gereken müesses bir nizam var. Bu da ancak mevcut sistemin devamıyla mümkün olabilir anlatısının servis edildiği süreçlerdir fakat bunun çalışabilmesi için insanların sadece bugüne dair kendini iyi hissetmesi değil gelecekte de bir şeylerin iyi olacağına dair kanısının olması gerekiyor. Ben aslında toplumda geleceğe dönük pozitif bir beklentide erozyon olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
İktisadın bir sosyal bilim olması nedeniyle diğer sosyal alanlarla teşne gerekiyor
Bireyin Tarihteki Rolü ve Zamanı Gelen Liderler yazısının ele alındığı programda Öner, “Bir iktisatçı neden siyaset yazısı yazar diye de düşünülebilir ama ben böyle malumat istifçisi bir akademisyen değilim. İktisat bir sosyal bilim olması nedeniyle coğrafya, sosyoloji, siyaset bilimiyle de ister istemez teşne olmamız gerekiyor. Hep zamanı geldi mi? Doğru zaman bu zaman mı? Veya doğru lider var mı önümüzde? Hep bunu hissediyoruz. Aslında bu ikisi birbirine çok bağlı, ikisi aynı anda gerçekleşmesi gereken bir unsur. Hem tarihsel koşulların yeni bir liderin doğuşuna müsaade etmesi lazım. Hem de liderin o tarihi anını kullanabilecek niteliklere ve cesaretine de sahip olması lazım” dedi.
“En temelinde deniz bitti”
Belirli Koşullar oluştu. En temelinde de deniz bitti diyen Öner, “Son 13 senesini ekseriyetle ulufe dağıtarak, kamu kaynaklarını keyfi şekilde paylaşarak bir şekilde kendi seçmen tabanını, kendisine yakın olan bir takım ekonomik aktörleri mutlu edebilmiş ve aslında da bu şekilde siyasi bekasını sürdürebilmiş bir iktidar var karşımızda. Şimdi artık bunu yapabilme kabiliyetlerinde de çok ciddi erozyon yaşandığını görüyoruz. Çünkü kaynak tükendi, deniz bitti. Bence öyle olmayacağını düşünüyorlardı. Şu anda da buna benzer bir beklenti olduğu aşikar. 2027’ye kadar dişimizi sıkarsak, ekonomi kendini toparlayacak, bu vesileyle bir erken seçim olduğunda Türkiye’deki iktisadi koşullar bugün olduğundan ve geçtiğimiz 5-6 seneki koşullardan çok daha iyi olacak ve tekrar bir seçim ekonomisi işletilebilmeye başlayacak gibi bir refleksle hareket ettikleri aşikâr” diye konuştu.
“İktidar değişmeden ekonominin tam anlamıyla toparlanamayacağına inananlardanım”
Öner, “Ben dürüst olmak gerekirse Türkiye’de iktidar değişmeden ekonominin tam anlamıyla toparlanamayacağına en başından beri inananlardanım. Çünkü ekonomi değişim olunca nefes alır. Geçtiğimiz süreç içerisinde birden vites artırarak, tutuklama dalgaları, hukuksuzluklar, TÜSİAD’a yapılan muamele gibi detayları dikkate aldığımızda artık ben iktidarın bizim kadar bile ekonominin 2026-2027’de toparlanacaklarına inanmadıkları kanaatindeyim. Tek adam rejimi diyoruz ama bunu sadece Tayyip bey özelinde açıklayamayız. Kurumsal yapıda öyle bir çöküş var ki, bütün devletin önemli unsurlarına baktığımız zaman Tayyip Erdoğan’ın kendini yeniden ürettiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.